’’Verdiğim hiç bir karardan pişman değilim..’’
Aşk-ı Memnu'nun Bihter'i Beren Saat, özel hayatından Twitter üyeliğine kadar pek çok soruyu yanıtladı...
’’Verdiğim hiç bir karardan pişman değilim..’’
Günün birinde bu kadar çok konuşulacağınız aklınıza gelmiş miydi?
Öyle bir hayal kurmadım aslında! Bu kadar da dışarıdan görmedim meseleyi. Her zaman kendi istediklerim, kendi heyecanım için peşinden koştuğum bir serüvendi, hâlâ da öyle... Ve bu da bir sonuç!
VERDİĞİM HİÇBİR KARARDAN PİŞMAN DEĞİLİM
Siz ne yapsanız çok eleştiriliyorsunuz. Kim bu sizi eleştiren jenerasyon?
Bana basın üzerinden yapılan taciz atışlarına bakarsanız, bu hiçbir zaman benim yaşıtım olmuyor! Bu da tesadüf değil herhalde.
Üniversite mezunu olmamanız sizde bir eksiklik yaratıyor mu?
Yoo. Aslında verdiğim hiçbir karardan pişman olmadığım gibi bundan da pişman değilim. Zaten devamsızlıktan ilişiğim kesildi. Önüme bir rol geldiğinde, "Ben bunu da oynamak zorundayım" diyordum. Kendimi suçlamıyorum. Afla dönebilirim, bambaşka bir bölümde okuyabilirim. Akademik eğitimi asla reddetmiyorum. Ama gerçekten pişman değilim. "Hatırla Sevgili yerine dördüncü sınıfta olmak ister miydim" sorusunun cevabı ne yazık ki "Evet" değil.
Etrafınız sizin ününüzle nasıl baş ediyor?
Çok bir şey değişmedi zaten! Büyük starların hayatında muhakkak bir şey yaratıyordur. Star
olmak, dünyanın her tarafında tanınıyor olmak demek. Benim için öyle değil. Sokakta tanıyan insanlar birazcık artıyor, hiç tanımadığın insanlar selam veriyor, gittiğin alanlar biraz kısıtlanıyor ama bunun haricinde sevimsiz bir değişiklik yok.
Rol modeliniz kim?
Sahneye girdiği anda eriyen bir yapıda olan aktristleri örnek alıyorum. Sokakta yürürken herkes benim etki alanımda olmak zorunda değil, ama oynadığım projenin içinde, eriyebilen bir yapıda olmak zorundayım. Asıl rol modelim anneannem. En yakın dostlarımdan biri. Davranışsal olarak da, belki o mesafemi ve sınırlarımı şekillendiren insan olma konusunda rol modelim anneannemdir. Başka biri yok!
Hayatınızdan dizileri çıkarsak ne yaparsınız?
Ölene kadar sinema yapmak istiyorum. Denediğim şeyler içinde ayaklarımı en fazla yerden kesen, bu his. Sinema perdesini görmek çok büyülü. Sen o an, gerçeğe en yakın şekilde bir atmosferin içindesin ve o anı 40 sene sonra da seyrettiğinde o an orada yaşıyor oluyor. Bu fikir bana çok büyülü geliyor.
Medyayı neden sevmiyorsunuz?
İlk günlerden başlayarak canımı acıttılar. Konu medyadan hoşlanmamak değil, ben hiçbir şeyi genele yaymaktan hoşlanmıyorum. Şahıslar üzerinden gidiyorum artık; bazı şahıslar var ki, dünyanın en büyük gazetesinin başına geçebilir ama "A" bile demem onun gazetesine! Hele bir de bana zarar verdiyse, etik olarak asla dönüp bakmam, betona bağlarım, bir şey de yapmam, yani intikam duygum da hırslarım da yoktur. Bu onlar için ne kadar önemlidir bilemem ama benim canımı yakan biri bir daha ömür boyu benim yanıma yaklaşamaz!
Hayal bile edemeyeceğim şeyler yaşamak isterim
Siz kendi hayat senaryonuzun neresindesiniz?
Böyle bir senaryom yok. Hayatın ne sunacağını bilmiyorum. Hayal bile edemeyeceğim şeylerin başıma gelmesini dilerim.
Aşk-ı Memnu sadece sevişme sahneleriyle tutmadı
Gecenin Kanatları’ndaki lansman yüzünden basın toplantısına gitmediniz; ama Aşk-ı Memnu’da her hafta bu yolla lanse ediliyorsunuz. Birine sert tepki verdiniz, diğerine vermiyorsunuz. Neden?
Koşullar eşit değil. 26 bölümde Kıvanç’la elimiz elimize değmedi. Aşk-ı Memnu sevişme sahneleri üzerinden tutsun diye uğraşmadık. Ay Yapım hiçbir zaman böyle bir pompalama yapmadı. İnsanların belleksizliği sebebiyle unutulan şey bu. Böyle yazıyorlar ama, eğer Ay Yapım bunu böyle yapsaydı, onlara da tepki verirdim. İnsanlar Aşk-ı Memnu’nun nasıl başladığını unutuyor. Toplamda çekilen üç sahne vardır. Biz 69’uncu bölümü çekiyoruz, ama magazin basını hep aynı görselleri kullanırsa, iş oraya gider.
KENDİMİ SANAL BİR PLATFORMDA DEŞİFRE EDER MİYİM?
Twitter’daki Beren Saat siz misiniz?
Hayır.
Hep "Haha, hehe, muah" diye öpücükler yollayan birisi, sizin adınıza 6 bin kişiye sesleniyor.
O şizofren arkadaşa hayatta mutluluklar diliyorum. Şu da inandırıcı değil, ben bu kadar her şeye mesafe koyarken, kendimi sanal bir platformda deşifre eder miyim?
BEREN ARTIK TERLETMEYECEK
Bu kadar çok taklit ediliyorsunuz. Şimdi de bir deodorant markasının yüzü oldunuz. İnanıyor musunuz kadınları ikna edeceğinize?
İnanıyorum. Gülben’in sağladığı bir artış varken, benim de yapacağım katkılarla bunun geri dönüşü alınabilir bir şey olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de 100 aileden 33’ünde deodorant kullanımı var. Bu kampanyanın yüzü olarak önemli misyonlarımızdan birisi, insanların
kendilerini iyi ve güzel hissetmelerini sağlamak.
İçinde bulunduğunuz sektörde kendinizi güvensiz hissediyor musunuz?
Bu mesleğin öyle bir riskli tarafı var. Birtakım fiziksel özellikler yüzünden hızla öne çıkıp bunlar kaybolduğu zaman insanların düştüğü bunalım hikâyelerini çok iyi biliyoruz. O yüzden bence insan o güvenli alanı sadece kendi ruhunda yaratabilir. Onu sağlamaya çalışıyorum. Ne ekonomik, ne sosyal güvenlikli bir alan yok. Bir gün 20-30 sene sonra
kendime baktığımda ne göreceğimi bilmiyorum ama başa çıkabilirim gibi geliyor.
Levent Semerci’yle beraber misiniz?
O konulara girmiyorum.
Seçtiğiniz erkekler münasebetiyle "kadınlar" sizin "güce zaafınız" olduğunu düşünüyor.
Kadının yaradılışında, güçlü avcıya gitmek ve soyun devamına yönelmek, buna genetik olarak programlanmak var zaten. Buna "Hayır" desek de, hiçbir inandırıcılığı yok. Hikâye zaten buradan başlıyor. Ama onun haricinde, "güce zaafı olmak" nedir? Bilmem ne holdingin sahibi, bilmem ne soyadlı biriyle beraber olmak mıdır? Bunun cevabını ben bilmiyorum. Biraz Bihter’le Beren’i birbirine karıştırma durumu var.
Bu kadar güzel olmasaydınız yine oyuncu olur muydunuz?
Ben isterdim ama kamerayla çalıştığınız zaman fiziksel özellikler çok önemli, bunu yadsıyamam. Sonuç ne olurdu bilemem.
"Her anlamda taş gibi kadın" desem, alınır mısınız? Duruşunuz da taş gibi çünkü.
(Gülüyor) Bilmem. Fiziksel anlamda kullanıldığında bir karşılığı var ama karakter olarak taş gibi olmayı bilemedim; çok donuk ve sert olmak anlamına da gelebilir. Bilmem iyi bir şey mi?
Kadın ve erkek ilişkilerini layıkıyla becerdiğinizi, işte yakaladığınız başarıyı aşkta
yakaladığınızı düşünüyor musunuz?
Buna başarmak diye bakmıyorum. Mesleki olarak söylediğim şeyleri kadın-erkek ilişkileri için de söyleyebilirim. Dışarıdan "Hmm bak bunu da başardı" dedikleri şey, içeriden benim için bambaşka bir his verebiliyor. Benim için o kadar değerli olmayabiliyor. İnsan ilişkilerinde başarmak diye bir şeyin kotası nedir bilmiyorum. Bu sadece iyi hissetmek değil; arada sıkışık kalmış bir şeyleri yaşamak istemiyorum, rutin bir şey yaşamak istemiyorum. Sadece bana şiddetli duygular hissettiren bir şeyler yaşamak istiyorum. Benim için başarı, ağlasam bile gözyaşımın son damlasına kadar ağlamaktır. Ama tek bir notaya basar gibi, "dıtttt" telefon sinyali gibi devam eden bir şey 20 sene sürse başarı değil.
HABERTÜRK